Organik Yaşama Eğiliminin Doğuşu ve İş Fırsatları



Organik Yaşama Eğiliminin Doğuşu ve Yarattığı İş Fırsatları

Küresel ısınma, beslenmeden kaynaklanan hastalıklar ve olumsuz çevre koşulları insanları doğal hayata yönlendiriyor. Tükettikleri her şeyin doğal yollarla üretimli olmasını, içinde sentetik ve kimyasal bileşenlerin bulunmamasını isteyen tüketici sayısı artıyor. Bu nedenle de son dönemde “organik” ve “ekolojik” sözcüklerini çok fazla duyar olduk. Aslında ikisinin de sözcük tanımı aynı. Üretimde kimyasal girdi kullanılmadan, her aşaması kontrollü ve sertifikalı olarak yapılan tüm ürünler “organik” sayılıyor.

Organik ürünler, son yıllarda yaygınlaşsa da geçmişi 80’li yıllara dayanıyor. İçi boş domates, şekilsiz salatalık, kokusuz çilek ve sünger gibi patlıcanlarla beslenmek istemeyenler, bu alanda ilk adımın tarım sektöründe atılmasına öncülük ettiler.

Zamanla bu, tarımın dışına taştı. Artık, gıda dışında kullandıkları çoğu üründe de “organik ürün” etiketini arayanlar var. Sonuçta bu tüketiciler, aynı zamanda pek çok girişimciye de ilham kaynağı oluyor. Artan talebe kayıtsız kalmayan yatırımcıların özellikle son 10 yıl içerisinde tekstilden kozmetiğe, tarım ürünlerinden oyuncağa, hatta turizme kadar pek çok farklı alanda yatırımlar yapılmasının altında da bu yatıyor.

Organik Pazar Büyüyor
Dünya genelinde organik ürün pazarının 40 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip olduğu tahmin ediliyor. Bu rakamın 4 yıl içinde 80 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Japonya, dünyada kişi başına en yüksek miktarda organik ürünlerin kullanıldığı pazar. ORGÜDER Başkanı Ahmet Tiryakioğlu, Türkiye’de bu alanda iç pazardaki satış hacminin yaklaşık 100 milyon dolar civarında olduğunu söylüyor. Ancak pazarın her yıl yüzde 20–35 oranında büyüdüğünü de ifade eden Tiryakioğlu, bizim de gözlemlerimizi doğrulayarak önümüzdeki dönemde en çok yatırımcı çekecek alanlardan birinin organik ürünler pazarı olacağını vurguluyor.

Sertifika ve Kontrol Şart
Öte yandan etiketinde “organik” yazan her ürünün gerçekten organik olmayabiliyor. Bu nedenle standartlara, ürünlerin yetkinlik ve yeterliliğine dikkat etmesi gerekiyor.

Türkiye’de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yetkilendirilen 9 tane organik tarım kontrol ve sertifikasyon kuruluşu var. Çoğu yabancı şirketlerin Türkiye temsilciliği şeklinde çalışan 7’si İzmir’de 2 tanesi de Ankara’da bulunuyor. Bir ürünün doğallık sertifikası alabilmesi için hammaddelerinin tamamının doğal olmasının yeterli olmadığını söyleyen İstanbul Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hulusi Barlas, “Üretiminin de mutlaka çevreyi koruyan ve doğal kaynakları tasarruflu kullanan yöntemlere göre yapılması ve ambalajının da mutlaka geri kazanılabilir olması gerekiyor” diyor.

Kaynak: Bu yazı, Kolay iletişim tarafından, KobiFinans için, Ekonomist Dergisi’nden derlenmiştir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar