Doğal Mucizeler


Arı Sütü

Arı sütü,genç işçi arıların başlarının iki yanında bulunan bir çift bezden salgılanarak ağız boşluğuna bırakılan jel kıvamında bir maddedir. Arı sütü’nün hammaddesi nektar ve polendir. Aminoasit, mineral madde ve özelllikle B grubu vitaminlerini ihtiva eden bu madde gerçek bir güç kaynağıdır. Bütün arı lavraları 1-2 gün, ana arı yetiştirilecek lavralar ise lavra dönemleri boyunca arı sütü ile beslenirler. Tesadüfen seçilen işçi arı lavralarının sadece arı sütü ile beslenmesinden 16 gün sonra işçi arının iki kat büyüklüğünde ana arılar meydana gelir. Normal bal arısının ömrü yazın 1,5-2 ay, kışın ise en fazla 5-6 ay olduğu halde ana arının ömrü 4-6 yıldır. Ana arının ömrünün bu kadar fazla olmasının tek nedeni Arı Sütü ile beslenmesidir.

Yapılan araştırmalarda arı sütünün sahip olduğu zengin besin öğeleri ile özellile hücre yenilenmesi üzerinde etkilerinin olduğu ortaya konmuştur. Vücuda dinçlik ve zindelik sağladığı ve çeşitli hastalıklara karşı direnç kazandırdığı, zihinsel ve bedensel yorgunluğun giderilmesine yardımcı olduğu, yapısında bulunan hormonlar ile hormanal sistemi uyardığı, cinsel fonksiyonları düzenlediği, ciltteki kırışıklık ve sivilcelerin giderilmesine katkıda bulunduğu, sinir sistemi üzerinde sakinleştirici etkisi olduğu bilinmektedir. Arı Sütü’nün yapısında bulunan bir yağ asidi olan 10-hidroksi-2-dekanoik asit’in anti bakteriyel etkisi bulunmaktadır. Ayrıca sinir sistemi için büyük önem taşıyan ve sinir uyarılarının iletilmesinde rolü olan asetilkolin maddesini içermektedir.

Bal

Bal tüm tarih boyunca çok rağbet gören, ”kralların yiyeceği” olarak adlandırılan, herkesin yemesini önerdiğim doğal bir besindir. Faydaları sayılmayacak kadar fazladır.
Antibiyotik, iltihap giderici, kanser önleyici, balgam söktürücü, alerji giderici, kansızlık giderici, bağışıklık sistemini güçlendirici, hücre yenileyici özellikleri vardır.

Arı kovanlarının bulunduğu ortamdaki çiçek türlerine göre de şifa özellikleri değişebilmektedir.
Bazı diyetisyenler balı basit bir karbonhidrat gibi göstermesine rağmen hiç de öyle değildir.
Balın içeriğinde birçok enzimler, organik asitler, esterler, antibiyotik etkenler, eser elementler, proteinler, karbonhidratlar, hormonlar ve mikrop öldürücü bileşikler bulunur.

450 gr bal ortalama 1333 kalori (toz şeker 1748 kalori içerir), 1.4 gr protein, 23 mg kalsiyum, 73 mg fosfor, 4.1 mg demir, 1 mg niasin ve 16 mg C vitamini ve A vitamini, beta karoten, bütün B vitaminleri, D vitamini, E vitamini, K vitamini, magnezyum, sülfür, klor, potasyum, iyot, sodyum, bakır, mangan, yüksek miktarda hidrojen peroksit ve formik asit içerir.

Bal 75 den fazla değişik bileşik içerir. Balın içeriğindeki bazı maddeler öyle karmaşıktır ki daha tam olarak belirlenmeleri mümkün olmamıştır.

Yapılan bir araştırmada 58 çocuklu bir grupta 29 çocuğa her gün 2 çorba kaşığı bal verilmiş ve diğer 29 çocuğa verilmemiş. Hepsine aynı diyet, çalışma ve istirahat programı uygulanmış. Hepsi aynı yaş ve sağlık konumuna sahipmiş. Bir yıl sonra bal alan çocukların hemoglobin miktarında %8.5 oranında fazlalık ve görünümünde diğer çocuklara göre daha fazla gelişim görülmüştür.

Bal solunum yolu hastalıklarında da çok etkilidir. Bulgaristan da 17.862 hasta üzerinde yapılan bir araştırmada balın kronik bronşit, bronşial astım, kronik ve alerji rinit ve sinüzitte iyileştirici bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. Soğuk algınlıkları, grip ve solunum yolu enfeksiyonları ve bağışıklık sistemi zayıflığında da kullanılır. Haricen yanık tedavisinde de kullanılabilir.

Şeker gibi bir hastalığınız yoksa hergün 1 kaşık bal yemenizi tavsiye ederim.
Bazı yörelerde arılar bazı zehirli bitkilerin çiçeklerinden bal yaparlar. Örnek olarak doğu Karadeniz bölgesindeki deli balı verebiliriz. Bu balı çok yiyen kişilerde zehirlenme belirtileri olur.

Polen

Bitkiler, bilindiği gibi yeterince hareket edip, yer değiştiremiyen canlılardır. Bitkilerin büyük çoğunluğu nesillerini devam ettirebilmek için tohum yaparlar. Tohumlar toprağa düşüp veya dikilip aynı cins bitki olarak yeniden doğarlar. Tohumdan hemen önce açan çiçeklerin ortasındaki erkek üreme organlarının başcık kısmında, çiçeğin genel görünüşünden ayrı ancak bitkinin tüm kalıtsal özelliklerini taşıyan toz şeklinde hücreler kümesi vardır. Bitki cinsine göre, bu erkek üreme hücresi tozcuklar, ya aynı çiçeğin içine veya başka bir yerdeki aynı cins çiçeğin içine rüzgar sinek, böcek, karınca, kelebek, arı veya insan eli gibi vasıtalarla girerek çiçeğin dişi organında döllenmeyi sağlayarak cinslerinin devamınıda sağlamış olurlar.

Polen işte bu çiçek üreme hücreleridir. Bitkilerin çiçekleri dönemleri bitince polenler de kaybolurlar.
Okullardaki derslerde öğretilen polen budur. Ancak 1960 ‘lı yıllardan itibaren İsveç’li bilim adamları bu çiçek üreme organlarının çok yüksek bir besin ve ilaç olduğunu keşfedip dünyaya duyurmasından sonra polen botanik yönden öğretildiği kadar tıbbi yönden de bilim adamlarına ve kullanıcılara tüm özellikleriyle tanıtılmaya ve dünya bilinçli kesim tüketiciler tarafından yoğun şekilde kullanılmaya başlanmıştır.

POLEN VİTAMİNLER VE MİNERALLER DEPOSUDUR

Polenin analizleri dünyanın ünlü labaratuarlarında yapılıyor.CNRS dünyaca tanınmış bir araştırma örğütü CNRS araştırma uzmanlarından Armond PONS’un kitabında, polenin bütün vitaminleri taşıdığı açıklanıyor

Polende tüm vitaminler ve diğer cevhelerin insan yaşamı için en ideal oranlarda bulunması başka üstün bir özelliktir. Başka pek çok besinde bulunabilen vitaminler az, üreme, gelişme, düşünme, güç verme ve uzun ömür sağlaması gibi en önemli görevleri yerine getirmeyi sağlayan ve seçkin, az besinlerde bulunan vitamin ve diğerleri kat kat fazladır.

Zeytinyağı

Zeytinyağının yapısal olarak diğer yağlardan farkı insan sağlığı için gerekli olan yağ asitlerinden olan oleik asitten zengin oluşudur. Zeytinyağının yaklaşık üçte ikisini tekli doymamış yağ asitlerinden oleik asit oluşturur.
Zeytişnyağı ayrıca, yağın yanması sırasında açığa çıkan ve kansorejen olduğu ileri sürülen zararlı maddelerin olumsuz etkilerinden koruyucu özellikler taşıyan antitoksidan maddelerden tokoferollerin (E vitamini) de kaynağıdır. E vitamininin hücre harabiyetini, yaşlanmayı geciktirici özellikleri artık biliniyor.
Zeytinyağı kolesterolün ince bağırsaktan emilmesini güçlendiren sterollerden, A vitamini ve antitoksidan özellikleri olan hidrokarbonatlardan, safra asidi salgılamasını artırıcı ve kolesterolün vücuttan atılımını kolaylaştırıcı terpenik alkoller, hücre duvarının yapı taşı olan fosfolipidlerin de kaynağıdır.

Sağlık Üzerine Etkisi
Zeytinyağı katı ve sıvı yağlar arasında en kolay hazmedilen, mide ülserlerine karşı koruyucu özelliği olan safra kesesi ve idrar yolları hastalıklarında olumlu etkisi olan bir besindir. Büyüme ve gelişme içingerekli olan yağ asitlerinden zengin olduğu için bebek ve çocukların gelişmesinde önemli rol oynar. Vitamin ve antioksidan maddelerden zengin oluşu nedeniyle yetişkinlerde hücre harabiyetini, yani yaşlanmayı geciktirir.
Kalp-Damar Hastalıkları ve Zeytinyağı.

Zeytinyağının sağlık açısından çok önemli bir etkisi kalp ve damar hastalıklarından koruyucu olmasıdır. Kolesterolün ince barsaktan emilmesini dengeleyici özellikleri nedeniyle kalp-damar hastalıklarına yol açanplazma LDL seviyesinin düşük, buna karşılıkkoruyucu HDL’nin yüksek olmasını sağlayarak
plazma kolesterol seviyesini kontrol altında tutar, kalp hastalıkları oluşma riskini azaltır. Son yıllarda bu konuda yapılan araştırmalar da bu bulguları desteklemektedir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar